Kitap Tanıtımı #17 İsimle Ateş Arasında

İsimle Ateş ArasındaİSİMLE ATEŞ ARASINDA

Yazar: Nazan BEKİROĞLU

İlk kez, belki de son kez bir kitabı bitirdiğim gecenin sabahında yeniden ve yine-den başlayıp bitirdiğim yegane eser olacak bu kitap.

Aynı bölümlerde sessiz hıçkırıklarıma şahit olacak belki de ıslanan yapraklar ve emanet bir kitabı göz yaşlarıyla ıslatmanın suçluluğuyla yutkunmama sebep olacak…

Belki de geri vermek istemeyişimden emanetini sahibine, defalarca kazınmak üzere zihne tekrarlanan cümleler olacak ama  hatırımda kalamayacak… Ve unutacağım vehmiyle sarılarak klavyeye, altını çizmeye kalemimin varmadığı emanet kitabımdaki cümleleri aktarma hevesinde olacağım biryerlere… İçimde bir umut, “yenisini alsam da sana, ıslanan yapraklar hatıra kalsa bana” teklifini edeceğim günü iple çekedururken, kimbilir kaç kez daha gezinecek sayfalarda gözlerim. Ve günyüzü görmemiş, insan gözü değmemiş nice virgüllerime, noktalı virgüllerime ve dahi peşpeşe konulmuş üç noktalarıma tek bir nokta koydurmayı başaran yazıcıya vardırmam gereken teşekkürlerimi düşünürken; esas teşekkürü beni o yazıcıyla tanıştıran güzel insanı özlediğimi farkedeceğim.(Semra) Ki esasında yazıcının ta kendisi de bir vesile kılınmışsa esas şükranlarımı sunduğum zata, beni adım adım değil milimetrelerle de yaklaştırmaya… Sevildiğini iliklerine kadar hissedenlere has mutlulukla, varedildiğime(ahseni takvim), sonra yok edildiğime(esfelissafilin) ve sonra yendien var edildiğime olan inançla, yeniden varedilme, farkedilme, affedilme ve dahi kabul edilmenin ayrıcalığını hissederken akan gözyaşlarıyla, kelimelere sığdıramadığım nice duygularla… Hem yazıcıya hem yazdırıcıya duyduğum şükranlarımla…Sadece okunmalı bu kitap, ve düşünülmeli uzun uzun…

*Alıntılar bir başka geceye…Seçebilene aşk oslun…

Nur doğduğunda. O, annesinin bedeninde korunağı olan karanlıktan çıkıp da ışığa kavuşunca. Önce kulağına hep aynı isim: Hak, Muhammed Mustafa. Sonra karanlıktan çıktığı için ışığa, Nur demiştim adına. O, benim de içimden kopmuştu. Geceler hakkı için ki ona hayat veren bir taraftım ben. Yine de, sadece, bir yanıyla benim olduğu için sevemedim Nur’u. Onu benim bedenimden benim hazzımla alarak kendi bedeninden acıyla koparan kadın, yaşamın en güçlü sırrıyla doluydu. Nur cennetin kokusuydu. En çok bu yüzden sevdim Nur’u.Hıı? Derdi.

Geceler inerdi Nur’la benim üzerimize. Biraz uzağımda, yani hemen yanı başımda oyun yorgunu çocukluğuyla, saçlarının o güzelim masum kir kokusu kucağıma uzanarak uyurdu. İç titremesiyle yoğrulmuş bir şefkatti ona duyduğum sevginin gerçeği. Cennetten gelen bu yüze tutkum, korkuyla beslenirdi. Nur için her şeyden korkardım. En çok da onun korkmasından korkardım. Bir gün. Ormanda kaybolan ve asla bulunamayan yedi yaşında bir çocuğun kendi kaderiyle karşı karşıya geldiği anda duyduğu dehşete benzer bir dehşet duyacağı korkusuyla titrerdim onun üzerine. Cennetin imlâsı belki de bu yüzden cinnete benzerdi. Yûsuf kadar güzeldi ve masumdu. Bu yüzden onun yanında en fazla Yakub olurdum.

Üstten ve alttan dişleri dökülmüş süt masumluğunda bir çocuk ağzının bir babayı gül edebilecek güzelliğinde sorardım ona:

Sin üç dişli, şın ona benzer, Nur hangi-sine benzer, Nur?

Uykunun sularına döküldüğü yerde Nur, derin bir soluk, saçlarının çocuk temizliğinde hep o masum ve muzip kir kokusu olurdu.

 

Sorardım: Nur uyumus mu?

Uyumus, derdi.

Kuslar rüyalarına uçmus mu?

Uçmus, derdi şın’ın bütün dişlerini dökerek.

Şın’ın disleri dökülmüs mü?

Dökülmüs, derdi.

Nur, kuşlar diyemesin de, kuşların kanadına konup uzaklara gidemesin diye mi, derdim.

Bir şın aşk’ı aşk yapan. Aşk olmasın diye mi babasına Nur şın’ın dişlerini dökmüş, diye sorardım sonunda.

Sesi çıkmazdı.

Nur uyumuş olurdu.

O, sonunu duymazdı sorduklarımın. Ben kendi sorduklarımı cevaplamazdım. Aklımda ne olduğunu bilemediğim noksanlıklarım, sabah olurdu, gözlerimi kırpmazdım. Denizin sesi gelirdi yakınlardan. Deniz ne benim kadar dertli ne benim kadar dayanıklı olurdu. En fazla üç gün, kendi derinliğinde çalkanır durur, sonra durulurdu. Ben durulmazdım.”

About zehrasunay

1979 doğumlu, evli ve iki kız ve bir erkek çocuğu annesi, Niğde-Bor'da yaşayan bir bilgisayar öğretmeni.
Bu yazı Okudukça içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

11 Responses to Kitap Tanıtımı #17 İsimle Ateş Arasında

  1. Geri bildirim: İsimle Ateş Arasında « F.Zehra Sunay'dan…

  2. semra dedi ki:

    “Çare yok, aşk onu yaratan tarafından, hikmet işte, mükemmelliği azaltılarak yaratılmıştı.Aşkı ve de onu kalbinde taşıyacak olanların tümünü yaratan kuşku yok ki, aşıklar, gerçek aşkın mahiyetini ve kaynağını önünden bulutlar çekilen dolunay gibi farketsinler diye, birbirlerine bitimsiz bir aşkla bağlanmasınlar diye, aşkı bitimli kılmıştı. bitmemesi aşkın, ancak onu yaratanın farkedilmesi anlamına geliyordu.”

    Baki aşk’la..

  3. ismi lazım değil:) dedi ki:

    duygular ne güzelde anlatılmış:) aşkı okumayı seviyorsunuz…derin ve içten bir kalbiniz var hissediyorum bunu.”la” yı anlattığınızda tanımıştım nazan bekiroğlunu.ilk fırsatta ben de okumak istiyorum

  4. ismi lazım değil:) dedi ki:

    ramazan-ı şerifiniz mübarek olsun…

  5. Habibe dedi ki:

    Bu yazıyı okuduktan sonra mutlaka okumam gerektiğine inandım. O, sonunu duymazdı sorduklarımın. Ben kendi sorduklarımı cevaplamazdım. Aklımda ne olduğunu bilemediğim noksanlıklarım, sabah olurdu, gözlerimi kırpmazdım. Denizin sesi gelirdi yakınlardan. Deniz ne benim kadar dertli ne benim kadar dayanıklı olurdu. En fazla üç gün, kendi derinliğinde çalkanır durur, sonra durulurdu. Ben durulmazdım.”

    defalarca okudum bu kısmı çok hoş bir paylaşım…

  6. zehrasunay dedi ki:

    Hoşgeldin Habibe… FF nelere kadir ben de çok hoş şeyler yakaladım ordan…Senn bog da bunlardan biri, mutfakta iyi değilim ama deniyorum işte 🙂 O okuduğun bölümün bir de devamı var… Nur’la ilgili bir bölüm içim cız ediyor hatırladıkça… Nazan Bekiroğlu harika yazıyor…

  7. kübra zeynep dedi ki:

    kitapta zaten harika bir anlatım var,alıp kendini götürüyor.
    ama bir o kadar da harika bir tanıtım yapmışsınız elinize yüreğinize sağlık

  8. seyyarat dedi ki:

    Ben yeniçerinin çocuk istediği yerde demiştim ki biri benden çocuk istese böyle sanırım 10 tane yapardım…
    Okumadıysanız Nuriye Akman Nefes’i de tavsiye ederim.

  9. zehrasunay dedi ki:

    Teşekkürler Kübra…

    Seyyarat ben de çok etkilenmiştim “Nihâde, dedim, tamamla bigimi ki eksik kalmayayım. Hiç kimse bilmeden bir O’nun bildiği ve bir senin taşıdığına mahrem et beni. Öğret, önce bir kan pıhtısı sonra bir nufte olan şeye nasıl safha safha hayat verildiğini, nasıl şekillendirildiğini. Göster bana karnının üç kat karanlığında yoktan var edilecek olan canı. Göster bana cemrenin suya düşüş anını.

    Nasıl olup da bir hayatın yoktan var edildiğini göster bana ki bütün ihtillleri yarım kalan denizlerin nihayet yataklarından boşanacağı büyük günde yoktan var edileceğime inancım artsın. İlk yaratımanın şahidi tut beni. Ki sonrakş yaratılmama şeksiz şüphesiz inanayım.

    *** **** ***
    (…) Nihâde, dedim, beni baba kıl yeniden, annesi olacağın çocuğa baba kıl beni. Göster ne olur, O’nun en çok sende tecelli eden Hay adını, yaratıcılığını. Seni benden üstün kılan yanını. Seni tanrı kılan yanını. Esirge dedim Nihâde, sonra, bağışla beni. “

  10. kibar dedi ki:

    ben nazan bekiroğlu’nun kitaplarını bulamıyorm en çok okumak istediğimde yusuf ile züleyha acaba nerden bulabilirm

    • zehrasunay dedi ki:

      D&R’dan tutun, NT’ye kadar her yerde var, ayrıca kitap sitelerinden de sipariş verebilirsiniz.

Siz de bir şeyler yazmaz mısınız?