Kitap Tanıtımı #95 Yoksulluk İçimizde

yoksullukicimizde

Yoksulluk İçimizde

Yazar: Mustafa Kutlu

Yine bir “İyi ki Mustafa Kutlu var ve iyi ki bol bol yazıyor.” cümlesini kurmama vesile olan bir Mustafa Kutlu eseri ile karşınızdayım. İnsan bu adı üstünde mütemadiyen nisyanda… İnsan zaman zaman böyle yazarların bu tarz kitaplarını okumalı ki; nefes alsın, hatırlasın unuttuklarını…

İlk baskısını Şubat 1981’de yapmış Yoksulluk İçimizde; henüz ben 17 aylıkmışım, bunu düşünmek ilginç geliyor. Ben ondan iyi ki yazıyor diye bahsederken o bütün bunları belki ben henüz dünya üzerinde var edilmeden evvel kurguladı kafasında. Ama hala yaşıyor ve yazıyor; Allah uzun ömürler versin… Diğer kiapları gibi Dergâh Yayınları’ndan çıkan kitabı 104 sayfadan oluşuyor. Bu mübarek günlerde bir solukta okunacak güzellikte olmasına rağmen üzerinde uzun uzun düşünülecek noktaların çok olması nedeniyle muhtemelen biraz daha uzun soluklu bir okuma serüvenine neden olacaktır; ki eğer okursanız…

Hikaye levhalardan oluşuyor, toplamda 13 levha(bölüm) var. İkinci levha yani ; “Ahlak Dersi” levhası Ataullah İskenderî’nin Hikem-i Ataiye’sinden ilham ile yazılmış. Bu bölüm hayatta düstur edinilebilecek, dönülüp dönülüp tekrar okunabilecek cümlelerden oluşuyor. Mesela; “Dünya sûretlerinin bulaştığı ayna nasıl parlar? Husura girmeden önce tevbe sularında yıkan.”, “Eşyadan eşyaya seyahat edip durma. Kendine uzaktan bakmayı öğren. Bir dolap beygirine benziyorsun. Öyle ahmak, öyle hüzün verici.”, “Madem ki içinde bulunduğun yer, konuştuğun kimse sana feyz vermiyor; terk e mâni olan ne ?”, “Ölüme ağlama. Kalbe bak. Hata ve isyan ile pişman, ibadet ve taat ile neşveli değilsen zaten ölüsün.”

Kitaptaki hikaye konu olarak çok sıradan görünebilir; Süheyla ve Engin’in henüz yeni nihayete eren ilişkilerinin ardından Süheyla’nın hayatının rotasını değiştirmesi üzerine kurgulanmış. Süheyla karakteri ne kadar saf ve temiz resmedilmiş ise Engin karakteri özünde iyi ise de; bir o kadar hırs içerisinde resmedilmiş. Yoksul bir çocukluk dönemi geçiren zengin olmayı kafasına takmış ve bu hayal için Süheyla’nın duygularını hiçe sayan, inciten bir Engin. Günümüzde de öyle değil mi çokça? İnsanlar, bilhassa da kadınlar evlenecekleri erkeği zenginliği ile tartmıyorlar mı? Hatta evli ve zengin erkeklerin akıllarını çelmeye bile çalışmıyorlar mı? Allah muhafaza… Mal/mülk, rahat bir yaşam hırsıyla dolmuşuz. Ezelden beri böyle gelmiş böyle gider.

Bizim hikayemizde de Engin böyle işte; “Neden ben de dünya nimetlerinden en üst seviyede faydalanmayayım?” görüşüne sahip. Gözünü hırs bürümüş, Süheyla ise farklı hele Engin ile koptuktan sonra, ondan vazgeçtikten sonra iyiden iyiye farklılaşıyor. Kitapta bu noktada bir ayet-i kerime paylaşılmış; Al-i İmran 92. ayet: “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe siz, birr’e eremezsiniz mamafîh her ne infak eyleseniz  Allah onu bilir.”,  “Sevdiğiniz şeyler…”

Süheyla infak ettikçe; sevdiği şeylerden bir bir vazgeçtikçe, Engin’den de vazgeçtikçe hatta, daha da enginlere yelken açıyor, yoksullaştıkça içinin nasıl zenginleştiği görülüyor. Engin ise para hırsı ile zenginleştikçe ve o modern toplumun rahat yaşam ile ifade ettiği standartlara sahip oldukça içsel olarak yoksullaşıyor.

Diğer kitaplarında olduğu gibi güzel bir son ile noktalanmış Yoksulluk İçimizde de. Nur kitabındaki gibi bir hâl bırakıyor okurun üzerinde. Ben her iki kitabı da ağlayarak noktaladım.

Bu arada kitapla ilgili bir şeyler yazarken şöyle bir araştırdım da; beni şoke eden bir haberle karşılaştım. Eğitim-İş Trabzon şubesi bu kitap hakkında çocuklar için zararlı raporu tutturmuş 2009 yılında. Bu habere ancak “Pes!” denilebilir. Rahatsız oldukları noktaları da alıntılamışlar üstelik. Yazık okuduklarını anlayamayan, yorumlayamayan bir grup öğretmen… Üzüldüm ki bu bir grup öğretmen çocukları eğitecek, dahası fikren en özgürlükçü(!) olduğunu savunan sendikanın bunu yapması; 2009 yılında kitaplara “zararlı” yaftasını vurması… Cidden ironik. Bu konu ile ilgili haber de şurada.

Kitap Ebû Talha ve Ümmü Süleym(Rumeysa)’in evlilik hikayeleri ile noktalanıyor. Kitaptan bir kaç alıntı ile ben de yazımı noktalayayım. Vel hasıl-ı kelam; okuyunuz ve hatta okutunuz!

“Hayatın “indirimli satışlardan” bir süveter almaktan öte manaları olduğunu nereden bilecek. Sahi hayatın bu sıcaktan cıvımış asfaltlarda benzin kuyruğuna dadanmış arabalardan başka manası yok mu? Yani ona bir deniz veya bir göl kenarında, müzik, yemek ve yataktan başka verebileceği bir şeyi. sanat eserlerinin bile giderek bu ortama fon teşkil etmeye çabaladığını, hatta tarih boyunca bunun böyle olduğunu ve dünyanın bütün ünlü randevu evlerinin, otellerinin deniz veya göl kenarında inşa edildiğini anlatacak. Çoğu kez “burada hayat yok” der geçeriz. Süheyla işte söylüyorum hayat bir imtihandır.”sf.27

“Ona bir kapı, bir pencere açmalıyım. Ne çocukluğunda ne etrafında yani mahallesinde, okulunda, kentinde sonra işinde arkadaşlarında görmediği öğrenmediği bir ufuk. Benliğini kuşatan o yapış yapış hâleyi bir yerinden delmeliyim. İşin, elbisenin, yemenin, içmenin, ağaçların, yolların, annesinin, rahmetli babasının, Enginlerin bir başka muhtevaya bürüneceği, rüyaların bile değişeceği kara-kuru ancak fevkalade zengin kızların durup dururken tercih edilemeyeceği bir dünyanın penceresini. ” Sf.29

Ve son alarak insanın boğazını düğüm düğüm eden Süheyla’nın Engin’e seslenişi;

“Engin, Heyyy… Yoksul ve temiz çocuk, sana sesleniyorum………”, “Kazandığın her şeyden vazgeç. Bırak onları.”, “Tevbe et.”. “Hayatımızı birleştiririz……. Harama batmamış bir beldeye, hicret ederiz.” Sf.70

Ps. Görseldeki çiçeğimi çok seviyorum… Ne güzel yaratılmış değil mi?

 

 

 

About zehrasunay

1979 doğumlu, evli ve iki kız ve bir erkek çocuğu annesi, Niğde-Bor'da yaşayan bir bilgisayar öğretmeni.
Bu yazı Okudukça içinde yayınlandı ve , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

4 Responses to Kitap Tanıtımı #95 Yoksulluk İçimizde

  1. faesko dedi ki:

    Mustafa Kutlu’yu ben de çok severim. Sadeliğin şıklığını ispatlayanlardan biri benim gözümde. Basit gözüken cümlelerinin derin anlamlarla yüklü olması onu usta yapıyor herhalde…
    Bir de kitabı bütün olarak okuyunca birçok güzellik gözden kaçıyor. Kardeşimin lise kitabında Kutlu’nun Bu Böyledir kitabından bir pasaj vardı tasvirler o kadar güzel ve canlıydı ki hayran olmuştuk sonraları o kitabı okudum ama aynı etki olmadı. Bir ara kardeşimin kitabında okuduğum yer aklıma geldi kitaptan arayıp okudum ve yine aynı hayranlık.
    Cümlelerin yorucu olmamasından hızlıca okunulup geçilebiliyor.
    Bu kitabını okumamıştım, en yakın zamanda okumak istiyorum, yazdığınız için teşekkürler.
    Bu arada çiçeğinize maşaallah diyeyim çok güzel gerçekten. (:

  2. Syhn dedi ki:

    uzun hikayesini okudum bir tek, orda da tatlı dilli biriyle muhabbet gibi hissetmiştim. anladım ki bu kitabı da en az o kitabı kadar güzel, blogta hala yazısını girmediğimi hatırladım yakında zaman da onu yazayım.

  3. Derya dedi ki:

    Melal (Dert) içindesin. Yoksul olduğunu düşünüyorsun. Ne ki senden alınmıştır, o senin hayrınadır. İçindeki yoksulluğu hissediyor musun? İşte senin için en hayırlı vakit

  4. Muhammet Rasit Aydın dedi ki:

    Yaptığı eşsiz güzellikteki tasvirlerle içten samimi konuşmalarla. Ayet ve kıssalardan özetle basit görünen fakat derin manalar içeren cümleleriyle tam bir baş yapıt.Mustafa kutlu hayattaki manaya ulaşmış ve bu manayı okuyucularına da derinden derine hissettiren usta bir yazar…
    Allah kendisine sağlıklı ,sihhatli ,hayırlı uzun ömürler versin ve cümlemizi yolundan ayırmasın amin…

Siz de bir şeyler yazmaz mısınız?