İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış… Ve İlkbahar

Boş Ev ve Nefes’ten sonra izlediğim üçüncü Kim Ki Duk filmi. Yine bolca sessizlik hakim ki bu konuda yönetmenin şöyle de bir sözü var imiş; “Filmlerimdeki karakterler aptal filan değiller sadece sözcüklerle iletişim kurmaya inanmıyorlar. Kimbilir belki de sözcük yüzünden çok incinmişlerdir.”

Bir gölün ortasında yüzen bir manastırda yaşayan yaşlı bir rahip ve yanında eğittiği minik bir rahip adayının hayatını konu alıyor. Mevsimler ilerledikçe minik rahip büyüyor ve gerçek hayatın öğretiler kadar basit yaşanamayacağını anlıyor. Genç bir delikanlı olduğunda ise manastıra hasta kızıyla birlikte bir anne geliyor. Kızını ruhundaki yaraların iyileşmesi için yaşlı rahibe  emanet edip ayrılıyor. Genç rahip bu noktada aşkı, tutkuyu, sahiplenme isteğini ve sonrasında da sahiplenme isteğinin getirdiği acıları yaşıyor.

Filmde Budizm’e ait pek çok imge ile karşılaşılıyor. Bir çoğu pek de yabancı gelmedi bana çünkü üniversite yıllarımda 1-2 aylığına da olsa bir Moğol ile aynı odayı paylaşmış ve ibadet ritüellerine şahit olmuştum. Minik tombul Buda heykelcikleri nedense ürpertirdi beni o günlerde 🙂 Bir de çocukların ne kadar acımasız davranabileceklerini gördüm hayvanlara karşı filmde (balığın, kurbağanın ve yılanın bedenine iple taş bağlamak ya da aynı hayvanların ağızlarına taş sıkıştırmak gibi) , ki benzer dürtülerim vardı benimde çocukken 🙂 Neyse ki uygulama noktasında bir vukuatım olmamıştı 🙂

Ayrıca muhteşem bir doğada çekilmiş film. Her insanın zaman zaman yalnız kalma isteğiyle zamanını geçirmek isteyeceği göl ortasında yüzen bir ev, mevsimler değiştikçe çevrede renk şöleni, boşlukta açılan ve kapanan içinden geçmeden ilerlemedikleri kapılar ki sanırım ruhsal olgunlaşmada birer basamak ifade ediyor her bir kapı, evdekilerin kıyı ile ulaşımını sağlayan ve nereye giderse gitsin ihtiyaç  duyulan yere konumlanan bir kayık… Bana göre izlenesi bir dramdı bu yapım ve belki de en çok aklımda kalacak Kim Ki Duk filmiydi. Ha bu arada filmin ikinci bölümünde minik rahibin yaşlanmış halini bizzat yönetmen oynamış. Böylece kendisini de görmüş olduk. 🙂

Bu filmi de yalnız izledim, yine günün ilk saatlerinde 🙂 Eğer macera filmi seven biriyle izlemeye başlarsanız, büyük ihtimalle devamını yalnız izlemek zorunda kalacaksınız. Çünkü yine son derece durağan. Keşke biriyle izlesem dedim yine, sonra konuşsak filmle ilgili ya da sussak. Diğer iki filmi kadar huzursuzluk verici değil, ya da ben alıştım bu tarza…

About zehrasunay

1979 doğumlu, evli ve iki kız ve bir erkek çocuğu annesi, Niğde-Bor'da yaşayan bir bilgisayar öğretmeni.
Bu yazı İzledikçe içinde yayınlandı ve olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

4 Responses to İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış… Ve İlkbahar

  1. Ben de izlemiştim bunu. İtalyancası’ndan izlemiştim. Çok güzel bir film hatırlayabildiğim kadarıyla. 🙂

  2. Beni en etkileyen filmlerden biri.. Bin-jip filminden de bu film kadar etkilenmiştim izlediğimde. Filmin atmosferi o kadar etkileyiciydi ki, insanın bir keşiş olup gölün ortasındaki o ibadethanede yaşayası geliyor. Susası geliyor.. Eğer izlemediysen sessizliğin farklı bir şekilde işlendiği “Persona” filmini de izlemeni öneririm.

Siz de bir şeyler yazmaz mısınız?