Instagram ve Facebook’u hayatımdan çıkardım. Sonrası ilginç oldu, elinde telefon “Ya neredesin sen?” diyenler, “E nasıl görüşeceğiz peki?” diyenler, “Ama ne güzel takip ediyorduk…”, “Gözlerim seni arıyor” diyenler sevindirdi beni. İnsanın sanal ortamda dahi olsa yokluğunun fark edilmesi, dahası yokluğundan şikayetlenilmesi varlığını değerli kılıyor, özel hissettiriyor. Dolayısıyla da sevindirici bir etki bırakıyor. Fakat bir de “Beni neden engelledin/sildin?” diyenler var ki gülümsetiyor. Kendimi sildim diyorum. Sebebi merak ediyor insanlar. Birçok kişiye aynı cevabı verdim; kendimden sıkıldım. Yalan da değil, insan ister istemez içini de dışını da açık ediyor sosyal medyada, aslında ne gerek var. Instagram’da sadece bir fotoğraf altı yazısını kaydetmediğim için üzgünüm, bir de Nazan Hoca beni takip ediyordu, düşünsenize… Arada özel mesajla selamlaşıyorduk falan, mail adresini istemediğime pişmanım. Nazan Hoca kim derseniz, benim en sevdiğim yazar derim, siz anlarsınız 😉 Neyse büyük büyük laflar etmeyeyim, henüz 2 hafta oluyor, tutar açarım her iki ortamı da, sonra aleme madara olmayalım. 🙂 (edit:açtı, oldu)
Siz şimdi beni boş verin de, Öteki Dergi’de yeni bir öyküm daha yayınlandı. İsmi Yılkı Atı. Buradan tıklayıp okuyabilirsiniz. Hatta okusanız da, okudum deseniz ne süper olur. Okuyun e mi?
Şubat Ayraç Dergisi’nde bir de yazım yayımlandı; Serdar Arslan’ın Ayşe Şasa için derlediği Hayret Perdesini Temaşa kitabı hakkında yazmıştım.
Bir de hazır buraya kırk yılda bir yazıyorken bugünün takıldığım müziğini de ekleyeyim. Sabahtan beri 50 kez dinlemişimdir. Orjinali Neşet Ertaş’tan; Göñül Yarası
Olmaz da ama hani olur ya Neşet Ertaş’a aşina değilseniz, biraz daha zengin enstrüman da devreye girsin isterseniz Emel Taşçıoğlu’ndan da dinleyebilirsiniz. 😉
Biliyorsun ki Okudum ve çok beğendim fz 😉
Son zamanlarda instagramdaki edebi eser paylaşımlarının sayısı azalınca meraktan ta buralara kadar geldim abla 🙂 Hayırlı olsun inşallah.
Varlığı yokluk ile açıklamanız ve neşet ertaş için teşekkürler..