Eski bir alışkanlık haline geldi mektuplaşmak. Artık kimse oturup kağıtla kalemi buluşturup, sevdiği insanlara bir şeyler yazmıyor. Çok anlamsız geliyor yazılan bir şeyin karşındaki kişiye günler sonra ulaşması düşününce. Anlık mesajlaşma uygulamaları varken, e-posta varken, hiç biri yoksa sms varken… Ama durum öyle değil; değilmiş. Bunu ben de çok geç fark ettim. Nişanlılık&askerlik dönemlerinden kalma mektuplaşmalarımızı saymazsak eşimle de hiç mektuplaşmadık. Ama onları halen saklıyor oluşumuz çok güzel. Sms uçuyor yazı kalıyor nitekim. Bu sıralar da çok sevdiğim biriyle mektuplaşıyorum. Gerçi kendisi biraz geciktiriyor ama anlık mesajlaşma uygulamasıyla bildirdiği mazereti fazlasıyla makbul. 😉 Evet her ne kadar sık sık telefonla yazışsak da mektup beklemenin ve yazmanın verdiği haz bir başka.
Aslında bundan bahsetmeyecektim burada. Geçtiğimiz günlerde Instagram’dan seri özel mesajlar aldım. Biliyorsunuz Instagram bir fotoğraf paylaşım platformu. Hiç tanımadığım birinden geliyordu bu özel mesajlar. Üstelik fotoğraflar da elde yazmış olduğu bir mektubun fotoğraflarıydı. Mektubun muhatabı da bendim. “Umarım satırlarım rahatsızlık değil, mutluluk verirler.” cümlesiyle noktalanıyordu mektup. Bir insan neden klavye ile yazıp yollamak varken, kağıda hem de elde yazıp fotoğraflarını çekip yollardı ki? Hem de hiç tanımadığım bir insan… Bana teveccühle dolu satırları elde yazardı? Bu samimiyet demekti bana göre… Adresimi bilmediği için yollayamadığı mektubun fotoğraflarını göndermenin içinde bir naiflik gizliydi. Ve beni çok duygulandıran bir muhabbet… Mektup buraya aktaramayacağım kadar özel. Ama illa ki mektubu okuduktan sonra dinlememi önerdiği 3 şarkı var ki, onları burada paylaşmadan geçmek istemiyorum. Özellikle klipleriyle…
mektubu bilemiyorum ama 3 şarkının, özellikle ilkinin müptelası oldum.
Ne güzel. Burada bir yorumunuzu görmek de çok güzel:)
rica ederiz 🙂