Şebek Romanı
Yazar: Ayşe Şasa
Şebek Romanı uzun bir süredir kitaplığımdaydı fakat bir türlü elime alıp okumak kısmet olmamıştı . Yakın zamanda Ayşe Şasa’nın vefat haberini okuyunca ben de artık onun kitabını okumalıyım diyerek başladım. Kitap 112 sayfadan oluşuyor ve Timaş Yayınları tarafından basılmış. İçerisinde bilim-kurgu, tasavvuf ve bolca ironi ifadelerini barındırıyor.
Okumaya başlamadan evvel Ayşe Şasa’nın hayatına dair bir şeyler okuma isteği duydum. Hayat hikayesi oldukça ilginç. 1941 doğumlu ve bir süre Yeşilçam’sa senaristlik yapmış. Gramofon Avrat ve Ah Güzel İstanbul filmlerinin senaryosu ona ait mesela. Atıf Yılmaz ve Bülent Oran ile evlilik yapmış. Bir süre sonra sağlık nedenleri ile sinemadan uzaklaşmış. Sağlık nedenleri dediysem de kendisine şizofreni teşhisi konmuş. Bir dönem Marksist olarak tanımlıyor kendisini. Fakat bu 10 yıllık sinemadan uzak kaldığı rahatsızlık döneminde ruhsal bir macera yaşamış ve manevi anlamda bir uyanış yaşamış. Hani her yazar kitaplarındaki bir karakter ile kendi hayatından ve kişilik özelliklerinden bahsedermiş ya; Şebek romanı içerisindeki karakterlerden biri olan Şizoid Re-Re bence kendi hayat hikayesi ile örtüşen bir karakter.
Öyküdeki olay 2075 yılında geçiyor. “Maymundan insana, insandan şebeğe” evrimleşileceğine inanan bir grup insan ve bunun yanında Müslüman olduklarını gizleyen insanların öyküsü anlatılmış. Kitap Amadeus, Manyak Arşimed, Şizoid Re-Re, Mor Alarm, Büyük Buluşma ve Şebek Romanı isimli altı bölümden oluşuyor. İlk bölüm biraz kafa karıştırıcı cinsten, ben okurken sıkılmaya başlamıştım ki ikinci bölüm başladı. 🙂 Kitabın son bölümünde ise Şizoid Re-Re’nin not defterinden şu notlar dikkat çekici, aslında bu kitabın neden yazıldığını anlamamıza yardım ediyor.
“Bir roman yazmalıyım, adını ‘Şebek Romanı’ koymalıyım…
“Bu romanın fonunda:
“Gezegensel Şebek İmparatorluğunun tüm ruhu duyurulmalı (Kancık tertipleri, ölümcül tehditleri, şeytani siyasası.)
“Gezegensel zorbalığın tüm karakteri verilirken, bireysel planda, dehşet, sıkıntı, bunalım ve kâbus yüklü gençliğim anlatılmalı.
“Ancak…
“Yazdıklarımda, karanlık geçmişimin bir âfet olarak değil bir lütuf olarak ele alınacağını şimdiden biliyorum… Değil mi ki, şu anki bahtiyarlığımı hazırlayan hep o belli geçmiş…”
Salih Tuna çok da güzel bahsetmiş gazetedeki köşesinde kitaptan; “Korkunun, kaosun, provokasyonun hüküm sürdüğü, her daim alarmlarla sarsılan, eski adıyla Viyana yeni adıyla XB21 denilen o korku şehrinde, 2075 yılının felsefe asistanı, haz düşkünü tembel Amadeus… Evinin mahzenine indiğinde âlemi seyreden, yeryüzünde âlemin kendisini seyrettiği Manyak Arşimed.. Şebeklerin memleketlerini film platosu yapmaya çalıştığı ve memleketlerine kartpostal hasret duyan Z. Ö.’ler, yani Zeka Özürlü göçmenler… Ve Şizoid ve Batın Baba…”
Neticede ben iyi ki tanışmışım Ayşe Şasa ile fakat bu tanışma biraz değil bir hayli geç olmuş. Keşke vefatından önce okusaydım. Şimdi ise yine kendisinin bir başka kitabını okumaya niyetlenerek sipariş ettim. Allah bana da böyle bir manevi uyanış nasip etsin diyorum…
“Ah şu selamlaşmalar…İnsanoğlunun birbirini tanıyarak arayarak, sorarak, Allah’ın selamını alarak ve vererek hareket etmesi… Şu zamanda bile kalbe ılık bir güven veren, hiçbiri gelişigüzel olmayan insan selamlaşmaları… Yorgun gezegende manevi gülücükler… Acıyı, ölümü korkunç olmaktan çıkaran insan dayanışması… Hatır saymak, hatır sormak…”
….
” ‘Aşk zordur’ dedi Manyak Arşimed. ‘Ama aşktan başka da yol yoktur. Âlemde tek anlam aşk…’ “
Bu güzel yazı için teşekkürler. Yazarın bu kitabı benim de kitaplığımda ve bazı sevgili arkadaşlarım yıllar önce o kitabı benim adıma yazara imzalatarak bana hediye etmişlerdi. Maalesef kendisiyle doğrudan tanışma imkanım olmadı. Bu güzel yazıyla yakın zamanda kaybettiğimiz yazarı ve kitabı hatırlatmaya katkıda bulunduğunuz için tekrar teşekkür ederim.
Rica ederim, size de keyifli okumalar… İmzalı kitap çok daha özel tabi, ne güzel… Artik o imkan yok 😦
Maalesef ama en azından eserleri aracılığıyla sesini duyabiliyoruz hala.