Bu aralar fotoğraf çekmeye merak sardık ailecek. Önce bir makine aldık; Nikon D5100. Kit lens tatmin etmedi, bir de 35mm-f:1,8’lik lens aldık. Şu yukarıdaki dumanı üstünde çay mesela çekilen karelerden biri 🙂 İtiraf etmem gerekir ki; her türlü teknolojik ıvır zıvırda olduğu gibi bu konuda da eşim benden daha iyi… 🙂 Çok yanlış branş seçmişim; “teknolojik araç gereç sevmeyen bilişim öğretmeni” kulağa ne çirkin geliyor öyle 🙂
Bu gün de Cemal Süreya’nın ölüm yıldönümüymüş. Hani şu soy ismindeki bir Y harfini bir kadın uğruna girilen iddiada kaybeden güzel adam… Çektiğimiz fotoğraflara bakarken bunu öğrenince aklıma onun iki dizesi geldi;
“iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni. “(Cemal Süreya)
Neyse efendim ardından sosyal medyada “Çay” edebiyatının nasıl abartılarak iticileştirildiğini düşündüm… Bir “Çay”dır gidiyor, özellikle muhafazakar çevrelerde, şaraba nispet yapar gibi… 🙂 Oysa çayla ilgili öyle naif mısralar var ki; tadında bırakıldığında çay da çok güzel… 😉
“o bir çay istemişti, trenin içinde
biz tren yolcusuyduk, çölün içinde
ben yalnız kalmıştım, senin içinde
oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!
aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin” (Haydar Ergülen)
“Çayın rengi ne güzel
Sabah sabah,
Açık havada!
Hava ne kadar güzel!
Oğlan çocuk ne kadar güzel!
Çay ne kadar güzel!” (Orhan Veli Kanık)
“Günün aydın, akşamın iyi olsun” diyen biri olmalı.
Bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.
Yoksa, zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta karıştırıp,
Bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama; “Çaya kaç şeker alırsın?”
Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra…” (Can Yücel)
“Basit yaşayacaksın basit
Sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit,
Çay, Simit ve Peynirle.” (Nazım Hikmet Ran)
“Çaycı getir ilaç kokulu çaydan
Dakika düşelim senelik paydan” (Necip Fazıl Kısakürek)
“Aşkınla demlenmiş sıcak bir çay içmeliyim.
Küfürler saçıp etrafa, belalara bulaştırmalıyım ağrılı başımı.
Yokluğuna alışmamalıyım.” (Tarık Tufan)
“Adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde
Yalnız olsam çok ağlardım ama annem bakıyordu
otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime ”anne” dedim,
”hadi çay koy da içelim”…”(Ali Lidar)
“çay bardağına bırakılan dudak payı kadar bile uzak kalamam gözlerine..
yakın olsun isterim ellerime ellerin
yanındaki beton binaya yaslanması gibi köhne bir evin..
çünkü seni bir çivi çaktım beynime ve
bütün kerpetenleri toplayıp attım denize..” (Sunay Akın)
PS: Fotoğraf da bir hafta sonu uzun kahvaltısında çekildi, bardak biraz kirli mi ne? Sanırım ikinci bardak çay, kaşıksız olduğuna göre benim bardağım ve ben sigara böreklerini hep ellerimle yerim! 🙂
harika! 🙂
Bu mükkemmel dizeleri bizimle paylaştığın için teşekkür ederiiiiz 💕
Çayım var; demli… bir muhabbetim eksik..